Balat'ı Gezdim,Filtresiz Resimler Çektim !



Yaşanmışlıkların hastasıyım.Biriktirilen anıları incelemek o an'ı yaşıyormuşcasına içselleştirmek ya da hatıraları dinlemek tam benlik !

Eskiden nedense hatıra biriktirmeyi hiç sevmezdim hatta öyle bir durum olunca çevremdeki arkadaşlarıma 'al sen sakla' derdim.Şimdi düşününce anlayamıyorum tabi. Bazen bu kadar hatırasız kalmak insana kök salmamış hiç yaşamamış hissi de verebiliyor...Öte yandan düşününce rüzgarda polenlerini savuran çiçekler gibi her bir arkadaşımda bir parçam var ilmek ilmek...Değişik bir duygu yaa...

İstanbul gibi kadim bir şehirde yaşamak bu bakımdan çok lezzetli.Gerçekten her kültürün iç içe geçtiği ve kalıntılarının muhafaza edildiği ''History maker'' bir yer.




Geçen günlerde (Eylül'ün sonları) Balat'a gittik. Balat;Osmanlı Dönemin'de Sefarad Yahudileri'nin yerleşkelerinden biriymiş.Gel zaman git zaman bir çok azınlığa ev sahipliği yapan Balat'ta buram buram tarih,özlem ve emek kokan bir hava söz konusu(ymuş)



Hani bazı yerlerin bir enerjisi vardır.İşte bugün Eyüp,Fatih,Üsküdar,Sarıyer,Kadıköy,Adalar gibi yerler kendi enerjileri olan yerler;oradaki esnafın sakinliği ya da neşesi iliklerinize işler kaçınılmaz ama Balat öyle değil !

O caanım Balat olmuş sana bir avm? bir beton yığını nasıl üzüldüm anlatamam !Unesco alacağın olsun ! Yakın bir zamana kadar çokta bahsi geçmeyen kendi halinde yerlileriyle Haliç kenarında mütevazi bir semt iken Unesco'nun aldığı karar ile tarihi kültür merkezi bikbik olması ve akabininde herşeyin değişmesi gelişmesi...Tarihi dokunuşlarıyla meşhur olan Balat'ta gördüğüm kadarıyla bir restore bir ticaret telaşı sarmış.

Yaanii...Balat'ı gezenler nesini anlat anlat bitiremiyor ben anlayamıyorum.


Sokaklar hala daracık hala rengarenk evler var hala demir parmaklıklı balkonlardan çocuklar ayaklarını uzatıp gelene geçene laf atıyor.Ya da daracık sokaklarda evlerin önüne oturup laflayan teyzeler var ammma gözün çıksın tüketim toplu diyorum başlıyorum anlatmaya...

Çok güneşli cıvıl cıvıl bir günce gitmedim dolayısıyla boştu bile Balat genelde malum fotoğrafçılarla dolu olur. Çengelköy yazımı hatırlayan var mı ? Ya da Kadıköy Yeldeğirmeni ?

Kadıköy yazısı için tık tık !
Çengelköy yazısı için tık tık !

Hani orda da bahsetmiştim Semt'in çocuklarının açtığı kafeler,işletmeler...Yazılar bakın da yukarıda !

Çengelköy'ün karekteristik yapısı gereği cool ve sakin bir hava mevcut örneğin.Kafelerde daha böyle esnafcılık kimliği baskın; belli ki babadan-dededen kalan yerlerin değerlenmesi,anne keki ve çocukluk hayalleri eksenin de gelişmiş herşeyler.

Ya da Kadıköy'e bakınca bir çoğu şehirli,okumuş,entel ve hevesli girişimcilerden oluşan daha Avrupai bir sistem ile işliyor kafe mantığı hani oturup muhabbet etmek istediğinde belki  anlatacak eski anıları aktaracak tecrübeleri yok ama efsane fikirleri hevesleri deli gibi Kafka aforizmaları akıyor zehir gibiler vesselam.Güzel !

Ama Balat ?

Yeminle ne yazıcam bilmiyorum kelimeleri seçerek anlatmaya çalışcam kırmadan.Şimdi tarihi mekanlarda beklenti yıllanmış leziz lezzetler specialler falan. Bknz.Kurtuluş-Topik denklemi .

Ama Balat'ın nereden tutsan bir tutar yanı yok.Eski mekanlar harika ! Eskiciler potansiyel bir hazine sandığı gibi o kadar şey gördüm ki hayranlıkla izledim hepsini ancak oturup nefeslenmek istediğinizde tarihi mahallede ''Tarihi Mekan'' yok ! Ya da ben görmedim.Gördüğüm kafelerin hemen hemen hepsi yeniydi cincinli,albenili,Osmanlı Kırması iki tabela ismi koymuşlar bir de karmaşık-bohem tarzda iki koltuk atmışlar Taaa-daaa !

Ben beğenmedim.Mekanlarda nedense istediğimi bulamadım...Fiyat-kalite dengesi alakasız menülerde.Mekanlar dudaklara basılan fazla silikon gibi doğal ortamda çok gereksiz sırıtıyor.

Allah'tan Fener Rum Erkek Lisesi,Cennet Mahalle'sinin çekildiği renkli evler,tatlı dik yokuşlar ve Rum Patrikhanesi vardı da oradan toparladık!

Fener Rum Erkek Lisesi ;kıpkırmızı davudi koskocaman bir bina.Her bir taşına hayran oldum.Gezme fırsatı elbette yok neticede her ne kadar bir tarihi eser olsa da okul.Gelinlikli yeni evli çiftlerin ya da cool İnstagram pozu vermenin dibine vurulduğu bir mekan.

Cennet Mahallesi'nin çekildiği yere gittiğimizde sanki kırk yıldır orada yaşıyorm gibi oldu.Hemen Pembe'nin replikleri Ferat'la didişmeleri belirdi gözümde...

Tam ayrılırken son anda gittiğimiz Patrikhane'den çok etkilendim.Size de oluyor mu? Bilmem ama hep bir kilise girişinde ''ay acaba dinden çıkar mıyız ?'' diye kezbanca bir duyguya kapılırım.Herşey bitti bi o kaldı ya... Ama kendimi de tutamam çünkü tapınakları her zaman ilginç bulmuş ve sevmişimdir.


Kutsal olarak nitelendirdikleri insan cesetlerini cam birer fanusta tutup sergiliyorlar.Hani mezarlıktan geçmeye korkarız ya mesela sanki cam bir mezarlığın içerisinde geziniyormuş gibi hissettim kendimi.Girişte adettendir diyerek mum yaktık elbette ancak gel gör ki çıkışta mumların hepsinin çöp tenekesini boyladığını gördüm.Tören olduğundan Patrikhane'yi hazırlıyorlarmış içimden Sadri Alışık'ın Ofsayt Osman'da ki meşhur repliği geldi ''Bu da mı gol değil?''



Bahar gelsin yine gidicem ama umarım daha değişik bir bakış açısıyla gezerim bu sefer ve bu yazını linkini de ''hatırladınız mı ?'' diyerekten paylaşırım...



Okuduğunuz için teşekkür ederim :)

































Yorumlar