Baylan'da Kup Griye Denedim !

Şu fani dünyadan Baylan'da kup griye yemeden göçmek istemedim doğrusu.



Hani listeler vardır ya ''Ölmeden önce yapılması gereken 100 şey'' falan hep merak etmişimdir kime göre neye göre? Çocukluktan beri böyle listeleri gazetede dergide falan çok görmüşlüğüm var çünkü :) Neyse başlarda bana anlamsız gelen bu listeler yaş aldıkça daha anlam vermeye başladı. Öyle çok tutkulu bi listem yok yani aklımda bir kaç şey var o da özellikle İstanbul'da doğup, büyüdüğüm şehirde bazı şeyleri deneyimlemekten ibaret şimdilik.



Listelere, kurallara, süreçlere fazla itimadım yok maalesef hala törpüleyemediğim bir yanım bağlılık noktasında sıkıntılarım var gibi gözüküyor. Ya bi de bu listeler bana çok endüstriyel, çok tüketmeci, çok dünyevi geliyor. Bense kendimi bildim bileli çoşkuyla hep daha çok, hep gözün görmediğine riayet etmişimdir.



Ama Baylan meselesi ayrı. Baylanın hem İstanbul için hem de dünya gastronomi trendleri için bir mihenk taşı olduğu gerçek. Mesela kup griye olarak satılan tatlı yurt dışında Cup Baylan gibi bir isimle satılıyor yani gastronomi literatüründe bir adı var bence büyük başarı.



Edindiğim tecrübelere dayanarak şubeden şubeye de lezzet değişikliği olduğunu bildiğim için direk Kadıköy Baylan'a gittim. Sanırım son bahar ayları falandı.



Biraz ambiyanstan bahsetmek istiyorum. Bayla'nın ambiansı çok orjinal buram buram geçmişi teneffüs edebilirsiniz. Bi kere pastane vitrini vintage olarak kalmış içeri girdiğinizde eski usul pasta dolapları ardından eskiden olduğu gibi pastaneci amcalar bekliyor. Biraz ileride salona girmeden önce rokoko dolapları var tam bir görsel şölen. Salon ve arka bahçe olarak iki bölüm yer alıyor mekanda. Arka bahçeyi beğenmedim ama salon efsaneydi. Duvarlarda eski tablolar, eski masa-sandalyeler, yer döşemeleri marka kavramının henüz kanıksanmadığı salaş mekanlarda olduğu gibi sizi alıp geçmişe götürüyor.





Menü geldi tabi hemen kup griyelerimizi söyledik. Rokokoyu çok merak etmeme rağmen bir sonraki fasıla bırakmayı tercih ettim plandan çok şaşmak istemedim. Kup griyeyi o kadar çok duymuş o kadar çok övüldüğüne şahit olmuştum ki bir heyecanla beklemeye başladım.





Kup griyelerimiz geldi bir heyecanla yemeye başladık. İçeriği şöyle oluyor; temelde iki top dondurma var karamelli ve vanilyalı bunu servise koymuşlar sonra içine bal-badem, fıstık, karamel sos koyup üzerine krem şanti sıkmışlar onun üzerine de bi adet kedi dili bisküvisi ve tadaaa alın size kup griye.





Öncelikle şunu söylemeliyim ki tamamen bir yaz tatlısı ama karamelin sizi yazın o sıcaklığında boğması da ihtimal tabi. Yemeğe başladıkça biraz moralim bozuldu ve hayal kırıklığına uğradım. Çünkü tatlı çok temel ve basit malzemelerle yapılıyordu o kadar övgüye o kadar fiyata daha butik bir lezzet bekliyordum. Mesela; vanilyalı dondurması içinde vanilya tanecikleri olan hafif sarıya kaçan bir beyaz renkli dondurma olabilirdi. Karamelli dondurmanın içinde ise biraz dişe gelir karamel parçaları olsa fena olmazdı. Bal-badem, fıstık ikilisini çok ufalanmış buldum biraz daha dişe gelir tarzda olsa daha çok hoşuma giderdi. Krem şantiyi kupu geçer bir ölçüde geleneksel tariflerle yapılan bir krem şanti olarak görmeyi ve yanında da iki adet kedi dili bisküvisi ile servis edilmesini dilerdim.



Kedi dilleri çok güzel bir detay çünkü kupa sık sık batırıp güzel bir lezzet kombinleyebiliyorsunuz ancak o da kısıtlı bir kaynak olduğundan tam zevkine varınca bisküvinin bittiğini görebilirsiniz.



Anlattığım gibi ben çok özel hissedemedim kup griyeyi yerken uzun uzun hayalimde ki kup griyeyi anlatmamda ki sebep ise bir porsiyonun 26 lira civarında seyretmesi. Bir porsiyon pasta şu an ortalama 14-18 lira civarında iyi bir yerde yerseniz.




Yani çok büyük beklentiyle gittiğim için dedim ki herhalde sen anlamadım burada ki özel lezzet cümbüşünü o sebeple her gittiğim iyi pastanede tatmayı adet haline getirdiğim profiterolden bir porsiyon söyledim.



Profiterol demir bir tabakta yine vintage bir sunumla geldi. İçerisinde 3 tane orta boylu bir ceviz büyüklüğünde beze ve yoğun bir çikolata sosu üzerine minik bir kremşanti dokunuşu ile servis ediliyor. Burada farkettim ki yemek sunumlarında yeşillikler neyse tatlı sunumlarında da krem şanti o kadar dekoratif duruyormuş :)



Profiterolü inanılmazz hafif yani profiterol yediğinizi hissetmiyorsunuz. Bezelerin dış çeperini kalın buldum, kaşığı değdirdiğinizde hemen parçalanmasını çok sevemedim. Kreması o kadar hafif ki var mı yok mu içinde hiç anlamadım. Sadece çikolata sosu yerken damağa vuruyordu bunu söyleyebilirim.



Hayalimde ki profiterol ince ve iri ceviz büyüklüklerinde ki bezelerin içinde krema, yumurta ve vanilya tadının hafif damağıma vurduğu kaşığı daldırdığınızda kaşığın yan aynasıyla hafifçe bastırarak bezeyi parçaladığınız topların üstüne damağı hafif tıkırdatan kakao-çikolata tatlarının vurduğu üzerine antep fıstığı atılmış ve belli belirsiz kaşığınıza denk gelmesi ile hayallerimi süslüyor.



Baylan'a bir daha gidersem yazın rokoko ve kup giryeyi denemek için tekrar giderim ama farklı bir şubesine muhtemel ki bebek olur bu. Ve farklı bir gelişme olursa tekrar yazarım.



Şimdilik fiyat-porsiyon denkleminin alakasız bulduğumu ve aklımdakilerle oturtamadığım için hüzünlü ayrıldığımı söyleyebilirim.




Merkür retrosu dönemlerinde ki gibi; mazide yaşamak bir anlık insana haz verse de değişmeyen tek şey yenilenmek, yenilenemeyenlerin ise eskidiğini kabul etmek gerçeği...

Okuduğunuz için teşekkür ederim :)
























Yorumlar

  1. Cup griye meşhur olmasının nedenlerinden biri Baylan'da bulunması her Kadiköy'lünün illaki gençlik yıllarında oraya gitmesi hiç bir zaman ucuz değildi kuruş kuruş paramızı biriktirir giderdik, hatıralar tatlıyı güncel tutuyor.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

En Sevdiğiniz

Kızıl Saç'dan Kumral'a U Dönüşü Hikayem